Feldkamp gelmeyecek, gelse de ondan hayır gelmeyecek. Bu artık belli oldu. Kulağımıza çalınanlara göre, müstakbel başkanımız Adnan Polat‘ın düşündüğü isim Graeme Souness‘mış. Tamam anladık; Adnan Polat, Özhan Canaydın’ın devamı… Ancak bir ufak ricamız da mı olamayacak? Bari Galatasaray efsanelerini bitirme konusunda Özhan ağabeyinin yolundan gitmese olmaz mı? Okumaya devam et
Filed under futbol
Türk medyasının fenafillahı, HBB adamı (Her Boku Bilen) yine buyurmuş: “No Country For Old Men’de Javier Bardem‘in oynadığı rolü ben de oynarım.”
Eskiden, “Helal olsun; tüm cehaletine, karakter yoksunluğuna, beleşçiliğine, yalancılığına ve desteksiz atışlarına rağmen sadece kaleminin kuvveti sayesinde hıyarlara kendini okutuyor, üstüne üstlük fikirlerini önemli ve değerli zannettiriyor” derdim. Ama artık olayın boku çıktı. Birisinin çıkıp da, “Yok ebeninki Ali Sami!” demesinin zamanı geldi. Okumaya devam et
Sloganlaşan kavramların ve onların insanların diline, beynine yerleşmesinin önemine ara ara değiniyorum. Bunlar arasında en sinir olduklarımdan biri de ezberleri bozmak. İkinci Cumhuriyetçiler pek seviyor bu lafı. Taraf, Radikal falan… Tutturmuşlar bir ezber bozmak, tek ezberleri bu. Okumaya devam et
Özhan Canaydın bir tek bunu yapmamıştı, sonunda sıra geldi. Haberi ilk olarak Pazar günkü Vatan gazetesinde Gökmen Özdemir verdi. Gökmen, Galatasaray kulislerini en iyi bilen adamlardandır. Bu yüzden yazdığının doğruluk ihtimali yüksek. Olay şu: “Canaydın, Mart ayındaki kongre öncesi Şenkal Atasagun’u listesine almak için çalışmalara başladı.” Atasagun, MİT eski Müsteşarı. Bunda bir mahzur var mı? Yok.
Ufacık bir ayrıntıyı yaz(a)mamış Gökmen sadece… O da Atasagun’un zil zurna Beşiktaşlı olması. Nasıl mı olur böyle bir şey? Galatasaray Lisesi mezunuysan bal gibi de olur. Bilen zaten biliyor da bilmeyenler için ‘Galatasaray’da neler oluyor?’ başlıklı yazıma ufak bir bakınız veriyorum. Esas imtihan ise önümüzdeki günlerde. Bakalım kimler Atasagun’un Beşiktaşlılığını gündeme getirebilecek? Ben bugünün gazeteleri içinde sadece SABAH‘ta gördüm…
Futbol medyası da bir garip, onu takip edenler de… Bir anda bir adam çıkıyor, “Hah! İşte budur” diyor herkes, iki devrik cümleli yazıdan, 3-4 internet tercümesinden sonra… Bu kadar kolay mı? İşin esas acı kısmı ise, bu hikayenin kahramanlarının ‘potansiyelleri’ varken, abuk subuk işlere bulaşıp kendilerini bitirmeleri. Okumaya devam et
Bu yazı futbol gündemine girerse ben de bir şey bilmiyorum. Ama o kadar önemli ki esasında… O kadar ince ayrıntılar içeriyor ki… Yazan: Yavuz Donat. Tanımayanlar için kısaca özetleyelim… Suya sabuna dokunmadan, kimseye geçirmeden, güç sahibi olanların basın sözcülüğünü yapar gibi sadece iletmek istediklerini gazeteye yazı diye koyan başarılı gazeteci. Bu ‘tarzı’ sayesinde bağlantıları kuvvetlidir. Sabah gazetesinin Süleyman Demirel muhabiridir.
Geçenlerde Köksal Toptan‘la konuşmuş. Toptan’ın yazılmasını istediklerini de köşesine taşımış. Tabii ki herkes, son derece ‘titiz’ ve ‘politically correct’ yazılmış manşete takılacak. Yani Toptan ile Büyükanıt arasındaki muhabbetin temize çekilmesine. Biz gelelim esas ilginç kısma, yani ‘Stadyumda sigara içilir mi?’ başlıklı yazıya… Yazı aynen şöyle:
Geçtiğimiz ay Prag‘a gittim. Cumartesi gecesi Fenerbahçe-Galatasaray derbisi vardı, pazar öğleden sonra da orada olmam lazımdı. Yani uçuş için tek seçeneğim pazar sabahıydı. Türk Hava Yolları ve Czech Airlines, Prag’a direkt uçan havayolu şirketleri. Sabah uçuşları yok. Aktarmalılardan da Lufthansa ve Malev‘in saatleri yine bana uymuyor. Geriye, Alitalia kaldı. Mecbur biletleri aldık İtalyanlar’dan… Okumaya devam et
Filed under Seyahat
Medyatava, geleneksel olarak yayınladığı “Büyük gazetelerin genel yayın yönetmenleri bayram tatilinde ne yapıyor?” sorusunun cevabıyla konuyu merak edenleri bu yıl da bilgilendirdi.
Bilin bakalım yazılı basınımızın iki büyüğünün yöneticileri nereye gitmişler? Seyşeller!
Allahtan bu blog var… Bir ay kadar önce yazdığım enfes yazıda Maldivler’in fazla popüler olduğunu ve tropik tatil isteyenlerin ancak Seyşeller’e giderlerse görgüsüzlük yapmış olmayacaklarını belirtmiştim. Eh, çocuklar da okumuşlar, etkimde kalıp tatillerini planlamışlar. Aferin!
Bu durumda bir gazetecilik klişesini, yazdığım yazının küpürünü koyarak bu siteye de taşıyacaktım ancak teknolojiye olan hakimiyetsizliğim bunu engelliyor… Ha bir de, “Alıyorlar 30 bin dolar maaşı giderler tabii, biz de bayram vakti kuru soğan-ekmeğe talim ediyoruz marabalar olarak” şeklindeki gariban gazeteci ayağı vardır ki, hepsinden beter iç bayar, daha fazla uzatmayayım.
Tamam, biz de orgazm olduk ekran başında… Gaines sokup sokup çıkartırken, tüm takım üçlükte Drazen Petroviç ortalamasıyla oynarken, Murat Özyer ‘nasıl geçirdik molası’ alırken… Ama yüzsüzlüğe de lüzum yok. Galatasaray.org’un açılış sayfasına bakın: ‘Potada bir aslan klasiği’ymiş! Ulan Fenerbahçe’yi baskette en son ne zaman yendiğimizi hatırlayan beri gelsin. Basketbolu Türkiye’ye sevdiren takım ezeli rakibini 5 yılda bir yeniyor, resmi site “El clasico” diyor. Yuh amına koyim!
Basketbolu çok sevmem ama denk gelirsem de mutlaka seyrederim. Futbol soslu basketbol derbisinde F.Bahçe’ye ‘geçirdik’, otoriteler yarın Cüneyt’le Owens’ı yazacak ama ben asıl Charles Gaines‘e hasta oldum. Smaçlarıyla Fener’e resmen tecavüz ederken, yıllardır Kadıköylüler’e karşı teke tek maçlarda yaşadığımız mağlubiyetlerin acısını çıkarttı. Ayrıca uzun süre sonra bir yabancıyı bu kadar hırslı oynarken gördük. Bir ara maçı NBA Action’a çevirdi. Yürü be Gaines!
Filed under Basketbol
Dönem dönem medya sitelerinde adına rastlarsınız. Bilmem nereden kovulan bilmem kimin flaş açıklamaları Yeni Harman‘da diye… Hitap ettiği kitle politik kimliği nedeniyle sınırlı belki ama son yıllarda yaptıkları en az 7-8 müthiş işe denk geldim. Alıyor olsaydım belki daha fazlasını da görecektim. Okumaya devam et
Böyle bir pankart vardı bir dönem bizim Galatasaray tribününde… O geldi aklıma bu müthiş fotoğrafı görünce…
İl Güvenlik Kurulu karar aldı: “Beşiktaş taraftarı, Bursa’da stada alınmayacak.” Demirören, sayelerinde koltuğunu koruduğu taraftarın gözünü boyamak için açıkladı: “Bursa’da Beşiktaş taraftarına ayrılan yerde oturacağım.” Okumaya devam et
Filed under futbol
Müneccim olmaya gerek yok. Panionios maçının ardından gazete manşetleri Hakan Şükür yalaklanmalarıyla dolacak. Maçı çevirdiği iddia edilecek. Feldkamp’ın ilk yarıda sahaya çıkardığı ‘ucubik’ kadronun ardından ikinci yarı ikinci forvet olarak kim girse maç bu hale gelecekti. Sokaktaki çocuk bile ilerde Özgürcan-Serkan ikilisi bile olsa Panionios’un dağılacağını söylerdi. Kalli’nin kendi sıçtığı boku örtme çabasının ortaya çıkardığı tablo bu.
‘Hakan ne yaptı da maçı çevirdi?’ diye sormayın Hakanperverler‘e sakın! Cevap belli: ‘Rakip savunmacıları kendine çekti, diğer oyunculara boş alan açıldı.’ Paratoner sanki bu amına koyim, habire kendine çekiyor.
Tamam eyvallah kimsin, nesin, amacın nedir biliyoruz. Ama bu kadar da bokunu çıkartma be. Yusuflayıp Pennsylvania‘ya kaçan, sonra utanmadan bunu Hicret‘e benzeten bir adamın sözlerini köşende ayetmiş gibi parça parça yayınlama. Nazlı hanım hocaefendisini önce kendisi yalıyor, yazının sonuna da ayrı bir kutu açıp güya vahiy tebliğ ediyor. Bugün okudum, yuh artık dedim. TMSF‘nin Sabah‘ın editoryal işlerine karışmadıklarını iddia eden yöneticileri! Nazlı Hanım’ın kadrosunu bari PR bölümünden yapsaydınız da gazetecilikle ilgili söylemleriniz biraz inandırıcı olsaydı.
Fenerbahçe, Spor ve Bilim Kongresi düzenledi. Konuklardan biri de ünlü yazar Simon Kuper. İsminin başına ‘Hz.’ koymadık diye kesin küfürü yemişizdir bir kısım ‘futbol dilencisi’nden ama olsun. Birkaç saat sonra ajansa düşer söyledikleri… Gerçi siz devrik cümlelerle bezeli yazılardan okuyacaksınız Kuper’in İstanbul seyahatini. Tek korkum, Radikal‘in bütün kadrolu çalışanları akredite olmaya kalkmıştır da yeterli yer var mıdır acaba salonda?
Fenerbahçe’nin Avrupa’da bu denli iyi ve istikrarlı oynamasına şaşırmıştık. O derinlerdeki Fenerbahçe ruhu ne zaman geri gelecek diyorduk ki, fazla beklememiz gerekmedi. Inter 3 tane kaskallayınca efsane geri döndü! Sahada değil, beyinlerde… Neymiş, Roberto Carlos ikinci golde eskortluk yapmış. Deivid topçu değilmiş. Vederson neden 40 metreden şut atıyormuş. Gökhan Gönül’ün balonu patlamış. Fenerbahçe ciddiyetsiz oynamış. Ulan bu takım Barcelona sanki. Götümün Fenerbahçe’si geçen seneye kadar maç mı kazanıyordu ki Avrupa’da, Inter’e Milano’da yenilmesine burun kıvrılıyor. 90% bir üst turdasınız zaten neyi zorluyorsunuz sanki çok garipmiş gibi Inter’e yenilmeniz?
Plaza ve kariyer insanlarına kıllığım her geçen gün artıyor. Geçen gün yine bir tanesini iş yerinde Mug‘ına sevgilisine sarılırmış gibi sarılırken gördüm. Allah belanı versin be kadın!
Filed under Hayat
Vatan‘da ‘kadın-erkek ilişkileri’ üzerine köşe yazan Dilek Önder‘e zaten kıldım. Yani belli bir önyargım var, baştan söyleyeyim. Ama bugün bir kez daha uyuz oldum. Yeni moda oldu, köşe yazısına 🙂 😛 gibi SMS, MSN ifadeleri yerleştirmek. Oldu olacak ‘Slm, nbr, way be’ falan da yazın!
Kıçımın Demokratları, genelde iyi demagoji yapar… ‘Göz göre göre’ çelişkilerini ortaya koymaz. Ancak Sabah’ın ‘TMSF sonrası yeni nesil’ kalemlerinden Hasan Bülent Kahraman bugünkü yazısında suçüstü yakalandı! Okumaya devam et
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, PKK’ya silah bırakma çağrısı yapmış, “Ülkemiz; Bosnalaşma, etnik temelli bir iç çatışmaya sürüklenme tehlikesi yaşıyor. Bosnalaşma tehlikesine karşı bir arada yaşamı savunma insiyatifleri oluşturacağız” diye konuşmuş. Türkiye’nin sol cenahı, sağı her daim cahillikle, bilinçsizlikle, olayları doğru ve soğukkanlı analiz edememekle suçlamıştır. Peki Ufuk Uras’ın burada yaptığı nedir? Okumaya devam et
Filed under siyaset
Türk spor medyasının son yıllardaki en büyük boy hedefi, Türk futbolunun gelişmesinin önündeki ‘sözde’ engel… Neymiş, ‘temiz futbol’ isteniyorsa Haluk Ulusoy gitmeliymiş. Yerine önerdikleri aday kimdi bu arkadaşların? Türkiye’nin yegane tescilli şike olayında yakalanan adam, Aziz Yıldırım’ın çantacısı Hamdi Akın… Ulan Ulusoy bir ortadan kayboldu, o pek sevdiğiniz skandal Levent Bıçakcı federasyonu İsviçre rezaletine imza attı. Ulusoy’un onda biri eleştirmediğiniz bu federasyonda işler nasıl yürüyordu peki? Şekip Fenerbahçe’nin, Hasan Doğan Beşiktaş’ın işlerini takip ediyordu. Bıçakcı da güya Galatasaray adına dengeyi sağlıyordu. Bu mu temiz futbol? Ulusoy, zemzem suyuyla yıkanmış değil tabii ki… Kongre önceleri delegelere servis edilen Ruslar’ı da biliyoruz ama önerdiğiniz isimlerin yanında on kere adamdır Ulusoy! Topu tüfeğiyle kendisine karşı saldırıya geçen, FIFA’dan atılmamıza ramak kalmasına neden olan AKP hükümetini de miyavlatmıştır ki son kongrede, tadından yenmemiştir. Türk futboluna en başarılı günlerini yaşatan adam, bir kez daha başarının perde arkasındaki mimarıdır. Alayına inat Haluk Ulusoy!
Fiorentina‘dan bu yana başarılı olamadığını cümle alem zaten biliyordu ama ona kusulan nefretin başarısızlığı haricinde başka bir sebebi daha olmalıydı. 17 Mayıs 2000‘de gireni hala çıkaramayan Fenerbahçeli spor medyası, her fırsatta onu çarmıha gerdi. Ama İmparatorlar böyledir işte. Adamın komplekslerini böyle götüne sokarlar ilk fırsatta. Saint‘li, College‘li okullardan mezun olup diplomalarının üzerine 3 gram bir şeyler koyamayanlar, Adana Motor Meslek Lisesi‘nden mezun bir adamın kendini iyi kötü geliştirmesine saygı duymadılar, bozuk İngilizcesiyle, İtalyancasıyla dalga geçtiler. Allah’ın sopası yok!
Haberi Taraf‘ta gördüm, küfrü bastım. Hayır bu sefer Taraf’a değil, habere konu olanlara…
Başlık: Beyazların balık terapisi
Spot: Başka yerde görseniz ‘memleketi kurtaracaklar’ diye düşünebileceğiniz bir grup işadamı… Hafta içi sabahın erken saatinde buluşup balığa çıkıyor. Deniz, temiz hava, sohbet derken mesai saati gelince terapi bitiyor. Teknede takım elbiseler giyilip, işe mutlu gidiliyor. Okumaya devam et
Pek sevgili İkinci Cumhuriyetçiler‘in gazetesi Taraf, Ahmet Altan ve Alev Er’in yönetiminde geçtiğimiz Perşembe yayın hayatına atıldı. Şahsen, bu gazeteyi hazırlayanları günahım kadar sevmediğim için başarılar dilemiyorum. Görüşleri ve olaylara yaklaşımı benimle tamamen zıt. Hatta birçok söylemlerinin hukuki açıdan takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama değişik ve güzel yönleri yok mu bu gazetenin? Var. Okumaya devam et
Filed under Medya
Hıncal Uluç başta, medyadan birçok ismin son günlerdeki popüler söylemi şu: “Galatasaray’da neler oluyor? Florya’dan haber akışı zayıf. Muhabirlik ölmüş”
Florya’da neler olduğunu da, bunların gazetelere neden yansımadığını da gayet iyi biliyorlar da, maksat yeni jenerasyon gazetecilere bok atmak işte… Takımdan cemaatçiler, kulüpten lise faşizmi, basından da bunlarla ilgili haberlerin sayfalara girmesini engelleyen üst düzey yöneticiler siktirolup gitmedikçe ne Galatasaray’dan cacık olur ne de bu işlere normal mesafedeki futbolsever Florya’da neler olduğunu öğrenebilir! Okumaya devam et
1 Nisan 2007 tarihinde TMSF, Sabah Gazetesi’ne el koymuştu. Ne tesadüftür ki, hemen akabinde Nazlı Ilıcak, Sabah’a köşe yazarı oldu. O günden bu yana TSK’ne kin kusmaktan vakit bulabildiği zamanlarda AKP’yi falan goygoyluyor. Ama insan biraz tarz sahibi olur be kardeşim… Biraz karşısındakini ikna yeteneği olur…
Bugünkü edebi şaheserine, “Ben Araplar’ı sevmem ama…” diye özetlenebilecek bir giriş yapmış. ‘Ama’ kelimesi, malum, ikiyüzlü insanların en sevdiği kelimedir. Yazı, tahmin edilebileceği üzere, Cumhurbaşkanı Gül’ün Kral Fahd’ın ayağına giderek protokol kurallarını çiğnemesinin aslında ne kadar da faydalı olduğu üzerine bir ‘essay’. Okumaya devam et
Maskeler düştü ama görmek istemeyenler yine görmüyor. Hagi‘nin sahada yaptığı bazı hareketleri, 3 yazısından 1’inde diline dolamadan edemeyenler, “Yıldız futbolcu olması bir şeyi değiştirmez. En ağır şekilde cezalandırılmalı” diye yazanlar… “Carlos’umuz sadece futboluyla değil, ahlakıyla da örnek” söylemleriyle ‘moral speech’ kalemşörlüğü yapanlar… Nerdesiniz? Carlos’unuz hakemi çiçek sandı, suluyor, sizin sesiniz çıkmıyor. Hoş, beklemiyorduk zaten de bir kumdan kaleniz daha yıkıldı. Ahlak bekçileri sizi…
World Series of Poker Circuit‘ın (WSOPC) Lake Tahoe ayağı başladı. 500 $ giriş bedelli no-limit hold’em turnuvasının galibi, 352 kişi arasından sıyrılan Merwick J.Black oldu. 67 yaşındaki Black, 44 bin 477 $ kazandı. 300 $ giriş bedelli no-limit hold’em turnuvasına ise 484 kişi katıldı. Zafere, Hoang ‘Johnny’ To ulaştı. To, turnuvadan 35 bin 634 $‘lık ödülle ayrıldı.
Lake Tahoe’nin ana turnuvası ise 16 Kasım’da… Üç gün sürecek turnuvaya katılacak olanların 5 bin $’lık giriş bedelini gözden çıkartması gerekiyor. Okumaya devam et
Filed under Poker
Futbolun az çok içindeyiz ya, soran oluyor çevreden arada bir… Beşiktaş’ta cadı avı başlamış, herkes ipe çekilirken medyadaki Ertuğrul Sağlam eleştirileri neden bu kadar ‘soft’ diye… ‘Efendi adam?’ Geçiniz… Futbolculuğunda topsuz alanda attığı tekmeleri, maçlarını stattan seyredenler iyi bilir. Buyrun, Sağlam eleştirilerinin ‘vernel’lenmesinin sebebi… Okumaya devam et
Galatasaray, Gençlerbirliği’ne karşı beraberliği ‘müzmin yedek’ Mehmet Topal‘ın golüyle buluyor. Genç oyuncu da yedek kulübesindeki Hakan Şükür‘e koşuyor. Masum bir dayanışma örneğinden öte kulübeden sıyrılmanın anahtarı olabilecek bir biat! Topal, ‘hizmet’ adamı olduğunu ilan ediyor; Şükür’ün cemaatinde saflar sıklaşıyor…
Atatürklü İş Bankası reklamı son günlerin en tartışılan konusu. Vay efendim nasıl olur da bir banka Atatürk’ü reklam malzemesi yaparmış. Türkiye’de bir spor kulübü, yıllardır Atatürk’ü yalan yanlış savlarla reklam malzemesi yaparken nerdeydiniz? Hitler Almanyası’nın propaganda bakanı Joseph Goebbels, “Bir şeyi ne kadar çok tekrar ederseniz, o kadar çok inanan olur. Hristiyanlığın başarısının sebebi 2000 yıldır aynı şeyi söylüyor olması” demişti. Aynen o hesap. Fenerbahçe yıllar boyu “Atatürk Fenerbahçeli” dedi, basın da bu palavraları sorgulamadan sütunlarına taşıdı, şimdi herkes bunu gerçek sanıyor. Okumaya devam et
Bu haber esasında bir kaç aylık. Temmuz sonlarında piyasaya çıktı ama ben o dönemde askerlik görevimi icra ettiğim için yeni gördüm. Efsane geri dönüyormuş. DMC-12… Yani DeLorean… Yani Geleceğe Dönüş’teki araba… 1981’de üretimine başlanmış, ancak patronu John DeLorean uyuşturucu kaçakçılığından içeri atılıp DMC batınca kepenkler indirilmişti. Okumaya devam et
Efendim şimdi modern yaşam, ilişkilerde tarafların kendilerine ait özel alanlarının olması, evliyken yatak hatta ev ayırma, partner değiştirme, işte titr kazanmak için çocuk yapmayı erteleme falan derken kariyer bayanları (evet bayan, kadın değil…) iyice etrafımızı sardı. Onlarla muhattap olmamak için ne yapalım? Maç falan seyrederdik bir zamanlar. O imkan da kalmadı, nerdeyse her gazetenin ve televizyonun bayan (evet, yine, ısrarla…) futbol yorumcusu oldu. Futboldan bile daha erkeksi ne vardır? Poker! Neti tarayalım, ‘alem’de neler oluyor bir bakalım dedik, bu ufak kız karşımıza bir daha çıktı. Okumaya devam et
Filed under Poker
Copyright www.jhallman.com
Şimdi efendim, bu blog yazma işi de nerden çıktı? Dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması maksadıyla engin kültür birikimimi tüm insanlığa bağışlamıyorum tabii ki… Bunu, daha sonra paralı üyeliği olan bir sitede yaparım belki… Her neyse. Olay şudur. Dün gece biz bir güzel içtik üzerinize afiyet. Ben, birkaç arkadaş ve pek kıymetli bir abi. Şimdi abi deyip geçmeyin, şu aceminin ilk post’unun mihenk taşı bu abi. Okumaya devam et
Filed under Uncategorized
Biff's Almanac 
